The document has moved here.
|
|||
![]() |
Din anlayışımızı değiştirmeliyiz 2 | ||
Prof.Dr.Abdülaziz BAYINDIR | |||
İnsan, doğumundan ölümüne kadar Allah’ın yarattığı âyetleri gözlemler ve onlardan bilgi edinir. Bu bilgilerle o, Kur’ân’ın Allah’ın kitabı olduğunu ve onu getirenin de Allah’ın Elçisi olduğunu anlayacak seviyeye gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Onlara, çevrelerinde ve kendilerinde olan âyetlerimizi göstereceğiz, sonunda onun (Kur’ân’ın) tümüyle doğru olduğu, onlar açısından iyice ortaya çıksın.” (Fussilet 41/53) İnsana yapılacak en büyük iyilik, hiçbir ekleme ve çıkarma yapmadan Allah’ın kitabını, onun anlayacağı dille ona öğretmektir. Böylece o, kendindeki doğru bilgilerle Kur’ân âyetlerinin bütünleştiğini görerek onun Allah’ın kitabı olduğunu, onu getiren zatın da Allah’ın Elçisi olduğunu kavrayacaktır. Bu yüzden Kur’ân’ı her insana, kendi ana diliyle anlatmak gerekir. Zaten Kur’ân’ın Arapça olması, Muhammed aleyhisselamın içinden çıktığı toplumun ana dilinin Arapça olmasından dolayıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biz, her resulü kendi halkının dili ile gönderdik ki onlar için her şeyi ortaya koysun. Bundan sonra Allah, sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.“ (İbrahim 14/4) Onun elçiliği sırf Arap toplumuna değil, tüm insanlığadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Biz seni bütün insanlara, müjde vermen ve onları uyarman için seni elçi olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmez.” (Sebe 34/28) Onun tebliği, ancak onun uyguladığı yolla insanlara ulaştırılabilir. Bu sebeple din eğitiminde temel hedef, Nebilerimiz gibi davranarak Allah’ın yarattığı âyetleri okumakta olan insanlara, Allah’ın indirdiği ayetleri de okuyup bu ikisi arasındaki bütünlüğü göstermektir. Aslında bu, her müminin görevdir. Bunu ihmal edenlerin düşeceği kötü durum şöyle açıklamıştır: “Bu kitapta açıkça ortaya koyduğumuz halde indirdiğimiz açıklayıcı ayetleri ve ana âyetleri gizleyenleri Allah dışlar; dışlayacak durumda olan kimseler de dışlarlar. Tevbe eden (hatasından tam olarak dönen), kendini düzelten ve gizlediklerini açıklayanlar başka; onların tevbesini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden ve iyiliği bol olan Benim.” (Bakara 2/159-160) “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyen ve karşılığında, tükenip gidecek bir bedel alanlar, karınlarına sadece ateş doldururlar. Allah Kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları aklamaz. Onların hak ettiği acıklı bir azaptır.” (Bakara 2/174) Bilim ve sanatın bilgi kaynağı da âyetlerdir. O âyetleri daha iyi okuyan Allah’a daha saygılı olur. Allah Teâlâ, bazı tabiat âyetlerini saydıktan sonra şöyle buyurmuştur: “Allah’tan korkanlar, sadece bilgi (ilim) sahibi onu bilen kullardır.” (Fâtır 35/28) Din anlayışımızı Allah’ın tarif ettiği şekilde değiştirirsek din ve bilim ayrılığı kalmaz. Tüm insanlığı kucaklayan, evrensel doğrulara çağıran ve bozulan dengeleri düzelten bir din anlayışı ortaya çıkar. Öyleyse dini tebliğ edecek bir kimsenin Kur’an’ı iyi öğrenmesi olmazsa olmaz şarttır. Kur’an’ı öğrenmenin olmazsa olmaz şartı da Arapçayı ve Sünneti iyi öğrenmektir. Sünneti iyi öğrenmek de Kur’ân-Sünnet bütünlüğünü kavramakla mümkündür. Sünneti Kur’ân’dan ayrı bir kaynak saymaya devam edersek işin içinden çıkamayız. İnsanımızı böyle yetiştirmeli ve dünyanın karşısına şu öneri ile çıkmalıyız: “Gelin, Allah’ın yarattığı âyetleri, indirdiği âyetlerle birlikte okuyarak din ve bilim dengesini yeniden kuralım ve denge çağına ulaşalım.” Dünyada bu meydan okumayı, Müslümanlardan başka yapabilecek kimse yoktur.
|
|||
Etiketler: Din, anlayışımızı, değiştirmeliyiz, 2, |
|